|
SÜRGÜN
Akşam Kanlı bir gül saçlarımda Bütün yüzlerde o bildik taşralık Bir soluk öncesi ayrılık Bir soluk sonrası karanlık Yitik zamanların mültecisiyim Gece firarlarının faili Elim yüzüm tedirginlik Bir adım gerisi deprem Bir adım sonrası uçurum... Alanlarımı tanklar çiğnedi Kalabalıklar telaş içinde Gülüşlerde polisler dolaşıyor Bakışlarda zincir sesleri Her evin karşısında bir muhbir oturuyor Sevdalarda keynesçi ekonomi politika Mübadele mübadele dostluklar Arkadaşlık- markadaşlık Has- zeamet- timar Hüzünler dileniyor eski gramofonlarda Şehitliklerde içki meclisleri Meclislerde muhterem cemaatt-i kiram Bir yanda genelevlere düşmek helâl Bir yanda başını açmak haram... Taşa kesti ağaçlar kale kale Evler mahpus damı Yıllardır yaşadığım bu kentte yabancıyım Üstüme üstüme gelir karanlık Bir aşksızlık ormanında yitiğim Bıçaklar saplı sırtımda Bıçakların sırtında yol almaktayım Bir yanım muhbir sağnağı Bir yanım zaptiye deryası Kalsın sevdiceğim çok uzaklarda Bu kenti terkettiğimi asla bilmesin Bilmediğim bir evde yabancı bir sokakta Saksılarını sulasın- içkisini yudumlasın İçimde bir çatlak da ondan kalsın Ve her kentten ayrılırken tazelenip kanasın Ardımdan dostlukların iskelet parmakları sallanır Parmağımda kelebeklerden kalan ışıksı bir toz Savrulur... Gülüşler yırtılır peşim sıra Nefretler akar Bir çift hasret kandili gözlerim ıssızlarda Bütün yol boylarında umuda yanar Mülteci bir akşam- sürgün bir rüzgâr Bir adım öncesi taşra kentler Bir adım sonrası taşra insanlar Önüm sıra kovgunlara vatan olmuş sonsuzlar Zaten bir ayrılık mültecisini Ancak sürgünler anlar Adnan DURMAZ 11.6.93 Şiir Dizini Anasayfa Sonraki |