ADNAN DURMAZ-şiir010.html




BEKLEYİŞ


En yüce dağların, en engin denizlerle buluştuğu yerde, yeşiller-maviler
içinde bir kale vardı. Dağların ve denizlerin yorgun serüvenlerine her
zaman açıktı kapıları. Çalışkan, onurlu, dürüst, sevgi dolu insanlar
yaşardı; duvarları arasında... Geceleri, dağların ve denizlerin dilini bilen
insanların hülyalı türküleri, yıldızlara ulaşmak istercesine göklere yükselirdi...
Denize bakan burcuna yapılmış iki mazgalı vardı. Oradan, denizlerin
tüm mavileri; dalgaların, martıların, balıkların ve deniz kızlarının tüm
şarkıları dolardı yüreğine. Dolardı da, bir güzel düş olurdu; renkli, mis kokulu...
Günler geceler, böylece akıp giderdi işte.

Bir şafak vakti, daha serçe kuşları uyanmadan, kale halkı, büyük bir
ivedilik ve sessizlik içinde, kayıklanna binip, tüm kıpırtılarını
yitirmiş olan denize açıldı. Sular, yeşilden sarıya doğru aydınlanmağa
başladığında, ufukta tek bir iz bile kalmamıştı onlardan...
Neden gittiler? Bir göç müydü bu? Olur a, bir baskın için mi
gitmişlerdi yoksa? korkulan vardı da, ondan mı kaçıyorlardı acaba?
Bu sorulann yanıtını, ne dağlar, ne denizler, ne de kale, hiç mi hiç
bilemiyordu. Yanıtsız binlerce soru, yanıt arayanlann kafalannda
dolaştı, dolaştı; sonra da her biri birer ok olup, geldi kalenin beynine saplandı...
Bir zamanlar cansuyu gibi akıp, cana can katan zaman, şimdi akılalmaz
bir biçimde, onlardan kalan her şeyi yok ederek geçip gidiyordu.
Sonunda kalenin boş burçlarında, hayaletler dolaşmağa başladı.
Yosunlar ve yabanıl bitkiler kuşattı, sabır taşından örülmüş duvarlarımı...
Gitgide iyice lânetlendi. Önceleri sık sık uğrayan haydutlar, hırsızlar, katiller
ve hatta her şeyi hiçe saydığı söylenen mecnunlar bile, yanından yöresinden geçemez
oldu... Her şey, herkes tümüyle yalnızlığa terk etti onu.

Gün, sayısız doğdu, sayısız battı... Yeni insanlar doğdu, büyüdü...
Herkes gibi. ev-mal sahibi olmak için; borç ödemek; güzel kadınlarla,
yakışıklı erkeklerle evlenebilmek için. onlar da, çırpınıp çabaladı.
Ve istedikleri şeylerin çoğunu yapamadan vakitli-vakitsiz öldüler. Herkes
gibi onları da unuttu kalanlar. Ama kale için uydurulan lânetli öyküler, asla
unutulmadı... Aradan yüzyıllar geçtikçe, zamanın bağışlamaz yıkıcılığına
direnip ayakta kalmayı başaran kale, durmadan büyüyen bir korku anıtı olmaktan
kurtulamadı. Tüm yaşamı içerisinde, yaşadığı güzellikler, o denli az yer
kaplamasına rağmen, onlara inandı; ta içinde bir yerlerde yaşattı onları...
Bu yaşlı kale. denize bakan burcunda bulunan, kırışıklıklarla dolu,
korkunç-karanlık iki oyuğa dönüşmüş mazgallarını bir an bile kırpmadan, maviliklere
bakar hâlâ... Başkalarının tüm yargılarını asla umursamadan; akılalmaz bir sabırla,
hâlâ bekler gidenlerini... Böyle bir kale var mı yeryüzünde, bilmiyorum...

     Ama gözlerim
        denize bakan burçtaki
           o iki oyuktur şimdi...

Adnan DURMAZ


Şiir Dizini    Anasayfa   Sonraki